(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)

İSLAM YOLU FORUM
Sitemize üye olarak hizmetlerimizden en iyi şekilde yararlanabilirsiniz.


10 Saniyede Üye Olmak İçin Tıklayın

Değerli Misafirlerimiz Forumumuza Hoşgeldiniz. Lütfen Bu Pencereyi Peygamber Efendimiz(S.a.v)'e Bir Salavat Getirerek Kapatınız.
"Allahumme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali seyyidina Muhammed"
(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)

İSLAM YOLU FORUM
Sitemize üye olarak hizmetlerimizden en iyi şekilde yararlanabilirsiniz.


10 Saniyede Üye Olmak İçin Tıklayın

Değerli Misafirlerimiz Forumumuza Hoşgeldiniz. Lütfen Bu Pencereyi Peygamber Efendimiz(S.a.v)'e Bir Salavat Getirerek Kapatınız.
"Allahumme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali seyyidina Muhammed"
(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)


 
AnasayfaPortalGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
Çokul Dil Desteği
İslam Yolu
Esma'ul Husna
99 Allah'ın İsimleri
Takvim
Sesli Kur’an Dinle
Mealli Kur'an Dinleyelim
Kimler hatta?
Toplam 12 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 12 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 98 kişi Ptsi Tem. 31, 2017 10:56 am tarihinde online oldu.
En son konular
» **BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM**
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Çarş. Şub. 15, 2012 1:18 pm tarafından Helin

» Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:54 am tarafından @bdulKadir

» Eşimi nasıl mum gibi yaparım?
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:29 am tarafından @bdulKadir

» Koca hakkı
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:16 am tarafından @bdulKadir

» Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:09 am tarafından @bdulKadir

» Selamun Aleyküm
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:03 am tarafından @bdulKadir

» BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM ... !!!
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Cuma Ara. 24, 2010 3:14 pm tarafından Helin

» Kurban Bayram Mubarek olsun!!!!!!!!!!!!!!
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Salı Kas. 16, 2010 8:14 pm tarafından Selma NUran

» Kadının Tek Başına Hacca Gitmesi
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Paz Ekim 24, 2010 9:41 pm tarafından İslam Yolu

» Kadının yalnız hacca gitmesi ve kasap olarak hacca gitme
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Paz Ekim 24, 2010 9:39 pm tarafından İslam Yolu

» Hamile kadın hacca gidebilir mi?
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Paz Ekim 24, 2010 9:38 pm tarafından İslam Yolu

»  Tut Yüreğimin Ellerinden...
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Paz Ekim 24, 2010 4:10 pm tarafından nurunalanur

» Üstadın ailesinden birkaç kişinin kabri şerifleri
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Çarş. Ekim 20, 2010 11:40 am tarafından İslam Yolu

» Bediüzzamandır Bu
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Çarş. Ekim 20, 2010 11:38 am tarafından İslam Yolu

» ÜSTAD'A MEKTUP!
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Çarş. Ekim 20, 2010 11:36 am tarafından İslam Yolu

» Ana-babanın seksen hakkı
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Cuma Ekim 15, 2010 10:05 am tarafından İslam Yolu

» Evliliği kolaylaştırın
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Perş. Ekim 14, 2010 11:57 pm tarafından İslam Yolu

» Bir kıza gelen görücü, o kız olmazsa, onun kızkardeşi ile...
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:57 pm tarafından İslam Yolu

» Dinimize göre düğün nasıl olmalıdır?
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:53 pm tarafından İslam Yolu

» Evlatlar arasinda ayrimcilik
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:51 pm tarafından İslam Yolu

» Evlilikte mutluluğun '9' sırrı
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:48 pm tarafından İslam Yolu

» 'Mutluluk' için 14 öneri
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:44 pm tarafından İslam Yolu

» Mutlu olmak isteyen eşlere tavsiyeler
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:40 pm tarafından İslam Yolu

» Eşinize seni seviyorum deyiniz...
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:28 pm tarafından İslam Yolu

» Yuvayı Yapmak da Yıkmak da Elinizde
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:26 pm tarafından İslam Yolu

» Hz. Yusuf (as)’a bütün insanlığın güzelliğinin yarısının verildiği, doğru mudur?
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:18 pm tarafından İslam Yolu

» Sabah namazına kalkmanın veya kalkamamanın imanın gücüyle alakası var mıdır?
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:16 pm tarafından İslam Yolu

» Camilere kadınların hayızlı iken girmesi caiz mi?
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:14 pm tarafından İslam Yolu

» Bayanların bayan pantolonu giymesi haram mıdır?
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:05 pm tarafından İslam Yolu

» Makyajlı olarak alınan abdest ve kılınan namaz geçerli olur mu?
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:00 pm tarafından İslam Yolu

En iyi yollayıcılar
İslam Yolu
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
Helin
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
nurunalanur
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
Ercan
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
ilayda
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
Songül
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
gülehasret
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
Sevda
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
Zeynep
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
hsn4767
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce EmptyEfendimize Peygamberlik Verilmeden Önce 3c500811Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty 
Hoş Geldiniz !
İslam Yolu Misafirleri

visitors map
Galeri
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty

 

 Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Helin
Yönetici
Yönetici
Helin


Mesaje : 389
Puncte : 647
Reputatie : 4
Data de inscriere : 18/03/10
Varsta : 35

Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Empty
MesajKonu: Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce   Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Tiny-b10Salı Mart 23, 2010 4:56 pm

Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce Dünyanın ve İnsanlığın Durumu


Dünyanın ve İnsanlığın Durumu

Kâinatın Efendisine, risâlet vazifesi verilmeden önce, insanlığın ve dünyanın ma’nevi çehresini tanımak ve bilmekte fayda vardır. Ancak o zaman Resûlullahın insanlığı nasıl dinî, ruhî, fikrî, içtimaî ve siyasî bir karanlık ve sapıklık içinden kısa zamanda çekip çıkardığını anlayabiliriz!



Milâdi altıncı asır sonları...

Bu zaman, insanlık âleminin üzerine küfür, dalâlet ve ahlâksızlık kâbusunun olanca kesafetiyle çöktüğü ve onu boğmaya var gücüyle çalıştığı bir asırdır... O gün için dünya üzerinde göze çarpan mühim devletler şunlardır: Bizans, İran, Mısır, Hindistan, İskenderiye, Mezopotamya, Çin, v.s.

Bütün bu devletlerde:

A) Doğru bir inanç sistemi mevcut değildi.

İnançsızlığın veya yahlış inancın ruh ve vicdan ıztırabı içinde kıvranan zamanın insanları âdeta çılgına dönmüşler, ne yaptıklarını bilmeyen azgınlar durumuna gelmişlerdi.

Kâinatta cereyan eden hâdiselere ve yüce Kudretin eseri olan eşyaya tapılmakta idi. Yıldızlara, ateşe, kupkuru, ruhsuz taş ve tahtalara zavallı insanlık “İlâh!” diye secde ediyordu.

Ruh ve vicdanlar tek Allah’a îmândan mahrum karanlıklara gömülü bulunduklarından, “Herşey İlâhî kudretin eseridir” denilmiyor ve dolayısıyla devrin insanları tarafından, kâinat; mânâsız, abes ve gayesiz mütalaa ediliyordu! Îmân, irfan ve basiretten mahrum bu zavallılar, bir harfin, bir kelimenin, bir kitabın müellifsiz vücud bulmayacağını biliyorlardı da, içinde binbir türlü esrâr ve hikmeti muhafaza eden kâinat kitabını sahipsiz ve mânâsız kabul edecek kadar düşünceden mahrum bir perişanlık içinde kıvranıp duruyorlardı...

Bu içler acısı vaziyetiyle bütün dünyanın, Tevhid inancını, Allah’ın varlık ve birliğine inanmayı insanlığa takdim edecek, gönülleri şirk, küfür ve dalâlet kirinden temizleyecek bir peygambere ihtiyacı vardı ve onu bekliyordu!

B) Bu ülkelerin hepsinde insanlar sınıflara ayrılmışlardı.

İlâhî ölçüden mahrum insanlık, zengin fakir, kuvvetli zaif, avam havas, efendi köle diye birçok sınıflara ayrılmış durumda bulunuyordu. Zengin ile fakir, halk ile devlet ricali arasında korkunç bir kopukluk ve uçurum vardı!

Sınıflar arası hava oldukça gergindi. Üst tabakadakilerin zulüm ve tahakkümü sebebiyle alt sınıflar her an patlamaya hazır bir barut fıçısını andırıyordu. Misâl olsun diye o günkü İran’ın durumuna bir göz atalım:

“Birçok ibtidaî kavimlerde olduğu gibi İranlılar da birbirinden tamamen ayrılmış ve ilk üçü en aşağı tabakada olan dördüncüsünden bütünüyle kopmuş dört sınıfa (kasta) ayrılmıştı. En yüksek olan üç sınıf, münhasıran Magi kabilesinden alınan ve bu itibarla Magiped veya Möbed denilen rahipler ve hâkimler, cengâverler ve resmî me’murlardı. Rençber ve san’at sahiplerinden mürekkep kısım da dördüncü sınıfı teşkil ediyordu.

“Sözde halk denilen zümre ise, hür şehirlilerden ve toprağa bağlı esir ve kölelerden (serfler) mürekkepti ve bu sonuncuların vazifeleri, hiç bir mükâfat ve ücret karşılığı olmaksızın tarlalarda veya orduda çalışmaktı. Bunlar tamamiyle kendi hallerine terkedilmiş, aşılmaz maniâlarla ayrılmış oldukları—mal ve mülkünden serbestçe faydalanan—Dehkanlığa, yani şehirliliğe bile yükselmeyi ümid edemezlerdi...”1

Doğu Roma İmparatorluğunun hali daha da acıklı ve ibretliydi:

“Halk, kendiliğinden bir çok tali sınıflara ayrılmıştı. Bunlar: (1) Ne orduya alınan ve ne de herhangi bir çeşit ticârete girişebilen toprak sahiplerinden mürekkep Curule (Kürül) denilen sınıf, (2) İran’daki benzerleri gibi toprak sahibi olmayan, nüfus vergisi veren, babadan oğula intikal eden muhtelif loncalara bağlı Haraçgüzâr (vergi veren) halk, (3) askerî sınıftı.

“Bu konu üzerinde bir yazarın dediği gibi: ‘Toprağı eken çiftçiler, saray halkını doyuran ve giydiren birer âletten başka birşey değildi.”1

Orta Doğunun hatırı sayılır bir tarihçisi olan Finlay, Doğu Romanın (Bizans) o zamanki perişan durumunu bakınız nasıl hülâsa eder:

“Jüstinyen’in ölümü ile (528-565) Muhammed’in (a.s.m.) doğumu arasında geçen zaman zarfında olduğu gibi, belki tarihin hiç bir devrinde ahlâkı bu dereceye kadar bozulmuş bir cemiyet ve o cemiyette Yunanlılar ve Romalılar kadar irâde ve fazilletten mahrum milletler görülmüş değildir.”2

Avrupa’da halk, aristokratların, şövalyelerin, kilise adamlarının zâlim elinde, kralların, barbarların şefkatsiz pençeleri arasında ruhsuz bir eşyadan, dilsiz bir hayvandan farksızdı. İstenildiği zaman alınır, arzu edildiği zaman da satılırlardı. İtiraza hiç bir hakları yoktu. Satılanlar köle durumuna girerdi. Köle olmasa bile, efendisinin dizi dibinden ayrılma güç ve kuvvetinin sahibi bulunmayan birer hizmetçi olurlardı. Hiç kimse efendisini beğenmemek hakkına sahip olmadığı gibi, efendisini seçmek yetkisine de mâlik değildi. Sadece şu vardı; bazı barbar memleketlerde hizmetçi ilk efendisine muayyen bir kurtuluş akçesi vermek suretiyle bir başka kapıya kendisini atabiliyordu. Bu onlar için haliyle büyük bir lütuftu.

Hülâsa, Arabistan Yarımadasının dışındaki diğer bütün devletlerde de, insanlar birbirlerine kinle, nefretle, vahşetle bakan sınıflara ayrılmışlardı.

Bu perişan durumda bulunan dünyanın, insanın yeryüzünde Allah’ın en kıymetli mahluku olduğunu, insanların tek babadan geldiklerini ve dolayısıyla bir tarağın dişleri gibi hepsinin belli haklara aynı nisbette sahip olma hürriyetini doğuştan beraberinde getirdiğini ilân edecek, insanlar arasındaki kin, nefret ve düşmanlığı sevgiye, saygıya ve dostluğa döndürecek büyük bir peygambere ihtiyacı vardı. Hal diliyle âdeta bu büyük peygamberin bir an evvel gelmesi için yalvarıyor, yakarıyordu.

C) Bütün bu devletlerde kölelik bir müessese olarak mevcuttu.

İnsan, mükerrem ve muhteremdir. Bunu takdir edebilmek ise, ancak gerçek bir îmân sayesinde mümkündür.

Gönülleri bu îmânın şerefinden mahrum bulunan o devrin insanları elbette, insana hürmetin, insanın yeryüzünde en mükerrem varlık olduğunun şuurundan uzak bulunacaklardı ve hemcinslerini para ile alıp satabilecek kadar vahşîleşeceklerdi.

Köle diye adlandırılan zavallı insanlar, pazarlarda basit bir mal alıp satmak gibi, açık artırma ile satılıyordu. Efendi, kölesine her türlü hakareti, zulmü yapma ve her türlü işte çalıştırma yetkisine eksiksiz sahipti.

Bu derin vahşete ve kadirbilmezliğe son verecek birine insanlık âleminin şiddetle ihtiyacı vardı. Bir güneş gibi şefkat ışığını hiç kimseden esirgemeyecek bir rehbere insanlık muhtaçtı.

D) Mezhep kavgaları sürüp gitmekteydi.

Hıristiyan devletlerde, Hz. İsâ’nın tebliğ ve telkin ettiği “Tevhid” akidesi, yerini batıl “Teslis” inancına bırakmıştı. Papazlar, Hz. İsâ’nın tebliğ ve telkin ettiği din yerine, ap ayrı bir din meydana getirmişlerdi.

Diğer devletlerde de olmakla birlikte, hususan Doğu Roma İmparatorluğunda din adına akıl almaz zulüm ve işkencelere başvuruluyordu. Misal olsun diye tarihçiler, Patrisiyen Fokas’ın Hıristiyanlığa zorla döndürülmekten kurtulmak için kendisini zehirlemiş olduğu hadisesini ibret nazarlarına sunarlar.1

İran’da hâkim olan Mazdeizm dininden dönenler veya bu dine ihânet edenler ölüm cezasına merhametsizce çarptırılıyorlardı. Göz çıkarma, çarmıha germe, taşa gömme, aç susuz bırakarak ölüme terk etme, alışıla gelmiş ölüm şekilleri arasında yer alıyordu.

Konfiçyüs ile Çin, medeniyette ilerlemişken, Saâdet Güneşinin parlaması arefesinde en karışık günlerini yaşıyor, yıkılma ile karşı karşıya bulunuyordu. Kardeş kavgaları dönmek bilmez bir hal almıştı. Mezhep ayrılıkları yüzünden halk birbiriyle boğaz boğaza kavga halindeydi.

Habeşistan, İslâmın zuhuru sırasında, kardeş kavgalarıyla için için kaynıyordu...

E) Bütün bu devletlerde ahlâksızlık kol gezmekteydi.

Allah’a îmânın verdiği hayâ ve korkudan mahrum, faziletten nasipsiz insanlık, her türlü ahlâk dışı davranışlarda, haysiyet ve namusları ayaklar altına alıcı adî hareketlerde serbestçe bulunuyordu.

Kumar, içki, zevk ve sefâ âlemleri günlük işler arasında yer alıyordu. Ardı arkası kesilmeyen öldürme, zinâ, gasb ve baskın olayları insanlık denilen kudsî ve ulvi mânâyı âdeta yeryüzünden silip süpürmüştü.

İşte birtek misali:

Bizans İmparatorluğunda ahlâk öylesine silinmiş, öylesine ölü bir unsur haline gelmişti ki, bizzat Kontantiniyye Patriği, İmparatorun kendi özyeğeni ile evlenmesinde nikâhını kıyıyordu.1

Kadın, alınıp satılan basit bir meta’dan öteye geçmiyordu.

Evet, milattan sonra altıncı asır sonları, yedinci asrın başları işte böylesine bir vahşet, inkâr, şirk, cehâlet ve zulüm asrı durumundaydı. Her türlü anarşi, inançsızlık, sapık inaç çeşitleri, sefahetin her türlüsü en yoğun bir tarzda bu asırda hükmünü icra ediyordu.

İnsanların yaratılışından bu yana dünya belki böylesine bir sapıklığa, ahlâksızlığa, vahşete, dehşete şahit ve sahne olmamıştı.

Manevi rehberden mahrum insanlık, avare su gibi taştan taşa başını vuruyor, her vuruşta kalb, ruh, vicdan ve haysiyetinden bir şeyler kaybediyordu. Çaldığı bütün beşerî kapılar, derdine çare olamıyacaklarını söylüyor ve yüzüne kapatılıyordu.

Gerçek yaratıcı yüce Allah’ı bilmemiş, tanımamış ve Onun peygamberleri vasıtasıyla çizdiği aslî gayeyi bulamamış yeryüzü insanları, âdeta birer canavar hüviyetine bürünmüşlerdi. Her an başkasını yutmaya hazır canavarlar misali, yeryüzünü saldırganlıkları, zalimlikleri, vurup öldürmeleriyle kana bulamışlar, her tarafta anarşi ve huzursuzluk rüzgârını estiriyorlardı.

İnsanlık yetim kalmıştı. Kâinat yaslıydı. Yeryüzü bir matem meydanını andırıyordu. Herkes birbirine düşman, herşey mânâsız, ruhsuz, gayesiz telakki ediliyordu. Gerçek rehberinden yoksun insanlığın vâveylâları arşı çınlatıyor, kâinat zerresiyle, güneşiyle insanlığın bu acı haline adeta ağlıyordu.

Hülâsa; bütün dünyayı kesif bir şirk, cehil, küfür, zulüm ve ahlâksızlık bulutu kaplamış bulunuyordu.

Bunun gözler, ruhlar, vicdanlar kamaştıran tap taze bir mânevî güneşin eşsiz ışıklarıyla bir kere daha yırtılması, dünyanın bir kere daha aydınlığa kavuşması gerekiyordu.

O Saâdet Güneşi bütün haşmetiyle insanlık ufkunda doğmalıydı ki, insanlığın yüzü gülsün. Kâinat zerresiyle, güneşiyle, dağıyla, taşıyla, insanıyla, hayvanıyla mânâsız, abes ve gayesiz telakki edilmekten kurtulsun. Her şeyin yazılmış ve ibret nazarlarına arz edilmiş Allah’ın birer mektubu olduğu bilinsin, idrâk edilsin. İnançsızlığın yerini tertemiz îmân, zulmün yerini adelet, huzursuzluğun yerini huzur, cehâletin yerini ilim, ıztırabın yerini saâdet alsın. İnanan herkes dost ve kardeş olsun. Kâinatın hiddeti sevince dönsün. Yıldızlar gülsün, zerreler cezbeye tutulmuş mevlevî gibi raksa gelsin. Güneşle ay, yerle gök aşk ve şevk içinde memuriyetlerine devam etsin.

İnsan da, yaratılışının, yokluk karanlıklarından varlık âlemine misafir edilmiş olmanın asıl hikmet ve gayesinin Cenâb-ı Hakkı tanımak ve Ona îmân edip, ibadet etmek olduğunu bilsin. Böylece hakiki huzur ve gerçek saâdete kavuşmuş olsun.

* * *
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aleynam.bedavaforum.biz/
 
Efendimize Peygamberlik Verilmeden Önce
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» PEYGAMBER EFENDİMİZİN NÜBÜVVET (PEYGAMBERLİK) MÜHRÜ
» Kâinatın Efendisine Peygamberlik Vazifesinin Verilmesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)  :: HZ.PEYGAMBER EFENDİMİZ :: Efendimizin (s.a.s) Ahlakı .-
Buraya geçin: