(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)

İSLAM YOLU FORUM
Sitemize üye olarak hizmetlerimizden en iyi şekilde yararlanabilirsiniz.


10 Saniyede Üye Olmak İçin Tıklayın

Değerli Misafirlerimiz Forumumuza Hoşgeldiniz. Lütfen Bu Pencereyi Peygamber Efendimiz(S.a.v)'e Bir Salavat Getirerek Kapatınız.
"Allahumme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali seyyidina Muhammed"
(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)

İSLAM YOLU FORUM
Sitemize üye olarak hizmetlerimizden en iyi şekilde yararlanabilirsiniz.


10 Saniyede Üye Olmak İçin Tıklayın

Değerli Misafirlerimiz Forumumuza Hoşgeldiniz. Lütfen Bu Pencereyi Peygamber Efendimiz(S.a.v)'e Bir Salavat Getirerek Kapatınız.
"Allahumme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali seyyidina Muhammed"
(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)


 
AnasayfaPortalGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
Çokul Dil Desteği
İslam Yolu
Esma'ul Husna
99 Allah'ın İsimleri
Takvim
Sesli Kur’an Dinle
Mealli Kur'an Dinleyelim
Kimler hatta?
Toplam 20 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 20 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 98 kişi Ptsi Tem. 31, 2017 10:56 am tarihinde online oldu.
En son konular
» **BİSMİLLAHİRRAHMENİRRAHİM**
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Çarş. Şub. 15, 2012 1:18 pm tarafından Helin

» Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:54 am tarafından @bdulKadir

» Eşimi nasıl mum gibi yaparım?
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:29 am tarafından @bdulKadir

» Koca hakkı
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:16 am tarafından @bdulKadir

» Zindan-ı atâlete düştüğümüzün sebebi nedir?
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:09 am tarafından @bdulKadir

» Selamun Aleyküm
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:03 am tarafından @bdulKadir

» BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM ... !!!
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Cuma Ara. 24, 2010 3:14 pm tarafından Helin

» Kurban Bayram Mubarek olsun!!!!!!!!!!!!!!
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Salı Kas. 16, 2010 8:14 pm tarafından Selma NUran

» Kadının Tek Başına Hacca Gitmesi
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Paz Ekim 24, 2010 9:41 pm tarafından İslam Yolu

» Kadının yalnız hacca gitmesi ve kasap olarak hacca gitme
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Paz Ekim 24, 2010 9:39 pm tarafından İslam Yolu

» Hamile kadın hacca gidebilir mi?
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Paz Ekim 24, 2010 9:38 pm tarafından İslam Yolu

»  Tut Yüreğimin Ellerinden...
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Paz Ekim 24, 2010 4:10 pm tarafından nurunalanur

» Üstadın ailesinden birkaç kişinin kabri şerifleri
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Çarş. Ekim 20, 2010 11:40 am tarafından İslam Yolu

» Bediüzzamandır Bu
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Çarş. Ekim 20, 2010 11:38 am tarafından İslam Yolu

» ÜSTAD'A MEKTUP!
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Çarş. Ekim 20, 2010 11:36 am tarafından İslam Yolu

» Ana-babanın seksen hakkı
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Cuma Ekim 15, 2010 10:05 am tarafından İslam Yolu

» Evliliği kolaylaştırın
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10Perş. Ekim 14, 2010 11:57 pm tarafından İslam Yolu

» Bir kıza gelen görücü, o kız olmazsa, onun kızkardeşi ile...
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:57 pm tarafından İslam Yolu

» Dinimize göre düğün nasıl olmalıdır?
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:53 pm tarafından İslam Yolu

» Evlatlar arasinda ayrimcilik
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:51 pm tarafından İslam Yolu

» Evlilikte mutluluğun '9' sırrı
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:48 pm tarafından İslam Yolu

» 'Mutluluk' için 14 öneri
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:44 pm tarafından İslam Yolu

» Mutlu olmak isteyen eşlere tavsiyeler
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:40 pm tarafından İslam Yolu

» Eşinize seni seviyorum deyiniz...
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:28 pm tarafından İslam Yolu

» Yuvayı Yapmak da Yıkmak da Elinizde
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:26 pm tarafından İslam Yolu

» Hz. Yusuf (as)’a bütün insanlığın güzelliğinin yarısının verildiği, doğru mudur?
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:18 pm tarafından İslam Yolu

» Sabah namazına kalkmanın veya kalkamamanın imanın gücüyle alakası var mıdır?
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:16 pm tarafından İslam Yolu

» Camilere kadınların hayızlı iken girmesi caiz mi?
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:14 pm tarafından İslam Yolu

» Bayanların bayan pantolonu giymesi haram mıdır?
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:05 pm tarafından İslam Yolu

» Makyajlı olarak alınan abdest ve kılınan namaz geçerli olur mu?
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Ekim 09, 2010 10:00 pm tarafından İslam Yolu

En iyi yollayıcılar
İslam Yolu
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
Helin
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
nurunalanur
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
Ercan
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
ilayda
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
Songül
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
gülehasret
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
Sevda
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
Zeynep
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
hsn4767
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri EmptySohbetlerde Hikaye Örneklemeleri 3c500811Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty 
Hoş Geldiniz !
İslam Yolu Misafirleri

visitors map
Galeri
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty

 

 Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
@bdulKadir
Yeni Kardeşimiz
Yeni Kardeşimiz



Mesaje : 5
Puncte : 8
Reputatie : 0
Data de inscriere : 26/02/11

Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Empty
MesajKonu: Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri   Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri Tiny-b10C.tesi Şub. 26, 2011 10:54 am

hikayelerle sohbet hazırlamak

arkadaşlar konusu serbest olan bir sohbet hazırlayacagım ve ben biraz değişik bir sohbet olsun istiyorum.yani biz sohbetlerimizde konuyu seçiyor ayet ve hadisleri derliyor ........üç aşagı beş yukarı çokda değişmeyen bir yol izliyoruz.ben bu sefer ayet ve hadislerle beraber hikayelerede yer vermek istiyorum.hikayeler ve sohbetin giriş bölümü aşagıda. üzerinde çalışıp son şeklini vermeden görüşlerinizi alayım istiyorum.biraz uzun ama okuyup fikir beyan ederseniz memnun olurum.
hikayelerin size çağrıştırdığı ayet ve hadisleri yazarsanız ayrıca ikrama geçer.

“Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygamber’e gelin” denildiğinde onlar, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter” derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı?”Maide 104

Efendim düzen şöyle işliyor. Sizin bir sisteminiz var bu sistemde de Müslümanlar yaşıyor. Bu Müslümanlarında bir dinleri var. Öyle bir dinki hayatın her anına müdahale ediyor. E sizinse iddianız Sezar’ın hakkı Sezar’a tanrının hakkı tanrıya şeklinde ve dinin Sezar’ın hâkimiyet sahasına müdahalesine tahammülünüzün olmasına imkân yok. Müslümanların dinlerinin hükmünü tam anlamıyla anlatmasına öğretmesine uygulamasına izin vermeyeceksiniz. Amma buna güzel bir kılıf bulmalı ya da öyle bir düzen kurmalısınız ki kimse yahu bizim dinimizin bu hayata dair de bir söylemi olmalı dememeli diyememeli. Diyen olursa da bizzat Müslümanlar buna engel olmalı.
Öyleyse buyurun hikâyeye.

KAFESTEKİ MAYMUNLAR
Kafese beş maymun, kafesin ortasına bir merdiven konur ve merdivenin tepesine bir kangal muz yerleştirilir. Maymunlar merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan hepsinin üzerine soğuk su sıkılır ve bütün maymunlar dövülür. Hangi maymun aynı denemeyi yapsa, bütün maymunlar buz gibi suyla ıslatılır ve dövülür. Maymunlar yaptıkları denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar ve dayak yerler. Bir süre sonra, merdivene doğru hareketlenen maymunu diğer maymunlar engellemeye başlar ve döverler.
Maymunlardan biri dışarı alınıp, yerine yeni bir maymun konur. Yeni maymunun ilk yaptığı iş, koşup muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur. Fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler.
Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir ve o da merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer. Bu maymunu en şiddetli ve istekli döven de, biraz önce diğerleri tarafından engellenen ve ilk dayağı yiyen birinci yeni maymundur.
Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. Bu da muza kangalına yaptığı ilk atakta diğerleri tarafından cezalandırılır. Dayak atan dört maymundan, kafese sonradan giren ikisinin, en yeni maymunu niye dövdükleri konusunda hiçbir fikri yoktur ama en iştahlı döven de o ikisidir.
Daha sonra, deneye en başta katılan maymunların kalan ikisi de, yani dördüncü ve beşincisi de yenileriyle değiştirilir. Kafesteki maymunlardan hiçbiri deneye katılmamıştır ama tepelerinde bir kangal muz durduğu halde, beşi de merdivene yaklaşmamaktadır. Neden mi? Kimse nedeninin bilmez ama bilinen bir şey var ki muza ulaşmak isteyen cezalandırılmakta ve maymunların yiyip karnını doyuracağı muzlar orada maymunlar burada kafesteki yaşantı böyle gelmiş, böyle gitmektedir.
İçinde yaşadığımız toplumda Müslümanlar olarak biliyoruz ki karşılaştığımız her problemin Müslümanca çözümü var ama o çözüme ulaşmak ıslatılıp dövülmeyi gerektiriyor. O yüzden bunu göze alamayan, rahatının bozulmasından korkan Müslümanlar en önce O çözüme ulaşmayı isteyen Müslümanlara karşı çıkıyor.
Oysaki Allah rasulünün dilinden şöyle sesleniyor Kuran da “(Ey müminler!)Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennet’e gireceğinizi mi sandınız?! Onlara yoksulluk ve sıkıntı öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki nihâyet peygamber ve beraberindeki müminler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demişlerdi. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara, 2/214)
Ayette herkesin başına gelmesi muhtemel olan sıkıntılara dikkat çekiliyor. Unutmayalım ki, insan, sadece iman etmekle imtihanını tamamlamış olamaz. Her gün, her an başka bir durumla karşılaşabilir ve bu durumdan kârlı veya zararlı çıkabilir. Onun için -dolaylı da olsa- sabrı öğrenmenin, sabır göstermenin önemine de işaret edilmiştir.

“İnsan yalnız ‘iman ettik’ demekle, hiç imtihân edilmeden bırakacaklarını mı sandılar? Ant olsun ki biz, onlardan öncekileri imtihan ettik. Elbette Allah (imtihan ederek), doğru söyleyenleri de bilir, yalancıları da bilir.” Ankebut, 29/2-3 mealindeki ayetlerde de bu gerçeğe vurgu yapılmıştır.

Şu hadis-i şerifte de bu gerçek seslendirilmiştir:

Habbâb b. Erett anlatıyor: Rasûlullah (s.a.m) Ka'be'nin gölgesinde kaftanını yastık ederek dayandığı bir sırada yanına vardık. “Yâ Rasûlallah! Bizim için Allah'a duâ edemez misin? Allah'tan yardım dileyemez misin?” dedik. (Kureyş müşriklerinin işkencelerinden şikâyet ettik) Bunun üzerine Rasûlullah (a.s.m)’ın rengi değişti ve şöyle buyurdu:

"Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler bulunmuştur ki, (zalimler tarafından) yakalanır, onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi o çukurun içine gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, onun başı üzerine konulurdu da cesedi ikiye bölünürdü, fakat bu onu dinden döndürmezdi. (Bir başkasına da benzer işkenceler uygulanır); demir taraklar ile etinin altındaki kemiği ve sinirleri taranırdı da, bu işkenceler o mümini dîninden çevirmezdi. (Sahâbîlerim!) Size yemîn ederek söylüyorum ki, Allah bu işi (İslâm dînini), mutlaka tamamlayacaktır. Öyle ki, bir süvârî San'â'dan Hadramevt'e kadar (tek başına) yolculuk edecek de Allah'tan ve bir de (yolcu koyun sahibi ise) koyunlarına kurdun saldırmasından başka hiçbir şeyden korkmayacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz!." (Ahmed b. Hanbel, 5/109; Buharî, Menakıbu’l-Ensar,29).

Şimdi yeni bir hikâyeye geçebiliriz. Önce birkaç kelam edelim. Efendim hani bizim şu Müslümanlar vardı ya, kafesteki maymunlar misali öğrenilmiş çaresizliğe mahkûm ettiklerimiz canım. Hani mallarını mülklerini emeklerini sömürdüğümüz, bankalarımıza borçlandırdığımız ve adeta gönüllü köle misali kazandıklarının bir kısmını her ay kredi faizi olarak bize ödeyen, askere giden ama askeri okula giremeyen, vergisini veren ama o vergilerle sağlanan hizmetlerden yararlanırken eften püften sebeplerle bin bir çile çeken bir hizmetten faydalanmak için adeta deveye hendek atlattırdığımız insanlar ha işte onlar. Müslümanların bize toptan düşman olmalarına gönlümüz el vermez.İçimizden bazılarını düşman bilsinler bazılarını dost ki düzenimiz bozulmasın.
Bunu içinde bir hikayemiz olsun:

AFRİKADAKİ FİL TERBİYECİLERİ

Afrika da ya da uzak doğuda filleri terbiye etmek ve yetiştiricisine itaatini sağlamak için izlenen bir yol vardır. Şöyle ki yakalanan fil içinden çıkamayacağı bir çukura konulur. Günlerce aç ve susuz bırakıldıktan sonra siyah elbiseler giyinmiş bir adam gelir ve fili bir güzel döver. Bir süre sonra bu kez beyaz elbise giyinmiş bir başka adam gelir ve file yiyecek ve su verir.Bu böylece bir süre devam ettikten sonra fil siyah elbise giyinmiş adamı düşman beyaz giyinmiş adamı da dost olarak görür ve beyazlı adamı severek ona itaat etmeye başlar. Aslında ister siyahlı olsun ister beyazlı adam her ikisinin de amacı filin itaat ederek sömürülecek çalıştırılacak hisseli harikalar sirkinin bir parçası olacak kıvama getirilmesidir. Ve her iki adamda sadece bu olayda görevini yapmakta rolünü oynamaktadır.

Evet bizim bu Müslümanları dönüştürmemiz değiştirmemiz onları kendilerine, kendi değer yargılarına düşman hale getirmemiz lazım.Bunun içinde onları diri tutan değer yargılarını yani inançlarını inançlarından kaynaklanan örflerini adetlerini bu inancın yansıması olan hayat anlayışlarını değiştirmemiz lazım. Namaz mı Allah affeder, oruç mu yaşlanınca tutarsın, içkimi iç canım bir kadehten bir şey olmaz,flört mü çağın gereği canııım çocuklar hayatını gençliğini yaşasın,.giyinmiş çıplaklarmı kapladı ortalığı yok canım herkes aynı giyiniyor.Kul hakkımı ne kul hakkı kardeşim biz bu dümeni kurana kadar az mı emek verdik,ahiretmi sen bana bu dünyada kilim ver ahirette halı olarak iade edeyim,ayıp mı günah mı bu zamanda ayıp günah mı var kardeşim at binenin kılıç kuşananın.hem sen örümcek kafalı mısın kardeşim bu nasıl bir anlayış bu nasıl bir hayata bakıştır.İşte değişimin sonunda orataya çıkacak Müslüman bu anlayışta böyle bir tip olmalı.Bu değişimi hemen yapmalıyız.Hem bunu öyle bir şekilde yapmalıyız ki asla hissetmemeliler.Asla uyanmamalılar ve tepkide vermemeliler.
Nasıl mı yapacağız? Kolay canım önce bir kurbağa pişirelim sonra çözümünü buluruz.

AGZI AÇIK KABDA CANLI KURBAĞA PİŞİRME

Şimdi efendiiim bize verilen malzemeler şunlar; bir canlı kurbağa, bir tencere ama kapağı yok, biraz su ve bir piknik tüpü. İstenende şu; kurbağayı ağzı açık tencerede pişireceğiz ama kurbağa canının yandığını hissetmediği gibi tencerenin dışına da sıçramayacak. İmkânsız mı yok canım imkânsız diye bir şey yok sadece biraz zaman alır. Şöyle ki tüpümüzün üzerine tencereyi koyarız içine de bize verilen suyu koyduktan sonra kurbağamızı bu suya nezaketle bırakırız. Tüpü yakar ateşi de ısıyı öyle yavaş değiştirecek şekilde ayarlarızkii kurbağamız nazlı nazlı yüzerken bir taratanda pişer ama ısı değişikliği çok yavaş ve uzun zamanda gerçekleşeceği için asla ne canı yanar nede tencerenin dışına sıçrar.

Sayın hocalarım içinde yaşadığımız toplumun genel gidişatını görünce aklımıza gelir hani bezende duyarız insanlardan; yahu ne kadar değişti değer yağılarımız, bırakın babayla evladı aralarında birkaç yaş fark bulunan kardeşler arasında bile kuşak çatışması var.Kapitalistler gibi dünyacı maddeci olduk.Sahi Müslüman bir topluluk şu içinde yaşadığımız topluluk gibimi olmalı. Ashab dan biri bizim yaşayışımızı görse bize Müslüman der miydi.Peygamber bizi görse ümmetim der miydi acaba.Belki toplumun fazlaca içinde olduğumuzdan olayın farkında değiliz ama şöyle birkaç adım geri çekilip resmi uzaktan seyretsek işin vahametini görmememiz imkansız. Evet değiştik değiştik ama farkında değiliz.O kadar uzun zamanda ve yavaş yavaş gerçekleşti ki bu değişim gözümüz kulağımız kafamız alıştı .

İçinde bulunduğumuz duruma üzülmeli ama asla umutsuz olmamalıyız. Bu değişimi dönüşümü durdurmak için ve de tersine çevirmek için çalışmaktan kaçınmayalım. Bize bunun mümkün olmayacağını söyleyenler çıkacaktır. Boşa emek zaman harcadığımızı söyleyenler olacaktır. Olsun bize düşen gayret etmek başarı Allahtan. Unutmayalım ki çabalarımızı görecek ve değerlendirecek olan Allah cc dır .
Unutmayalım ki çalışmak her zaman başarılı olmak için yeterli olmayabilir ama başarılı olanlar çalışanlardır. Bakın hazır kurbağalardan hikâye anlatmışken oradan devam edelim.
Efendim bir köy evinde kaçak ve sığınmacı olarak yaşayan kurbağa topluluğundan dört afacan bir gün köylü teyzenin azgını açık bıraktığı ayran kazanına düşerler ve başlarlar haykırarak yardım istemeye. Sesleri duyan diğer kurbağalar toplanır kazanın başına yorum yaparlar. Aha da şöyle sıçramalısınız böyle de hoplamalısınız akıl verenden geçilmez amma bütün akla gelen yöntemlerden sonra tencerenin kenarına dizilen kurbağalar umutsuzluğa kapılır ve derler ki buradan çıkış yok boş yere kendinizi yormayı bırakın kendinizi ölümün kollarına. Kurbağalardan üçü çabayı çırpınmayı terk eder bırakır kendisini ölümün kollarına .Ama kurbağalardan birisi kenardakilerin bütün olumsuz düşüncelerine bağırışlarına yönlendirmelerine aldırmadan çabalamaya gayrete devam eder vee kurbağanın çırpınışları sonucunda ayranın üzerinde sert bir yağ tabakası oluşur.Kurbağa kardeşte o tabakaya çıkıp oradan dışarıya sıçrayıp kurtulmayı başarır.En ümitsiz gibi gözüken durumda herkes ve her şey olumsuz davranırken bile asla ümitsiz olmamak lazım.
“Ey nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım Allahın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyin” Zümer 39/53

BİN AYNALI TAPINAK

Hindistan'da yüksek bir dağın doruğuna yapılmış "Bin Aynalı Tapınak" adlı görkemli bir tapınak vardı. Günlerden bir gün bir köpek dağa tırmandı ve "Bin Aynalı Tapınak"a girdi. Tapınağın bir aynalı salonuna gectiğinde bin tane köpek gördü. Korkarak tüylerini kabarttı, kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı, korkutucu hırıltılar cıkararak dişlerini gösterdi ve bin köpek de tüylerini diktiler, kuyruklarını bacaklarının arasına alıp korkunç sesler cıkarıp dişlerini gösterdiler. Köpek paniğe kapılarak tapınaktan kaçtı. Köpek o andan itibaren bütün dünyanın tehlikeli, korkunç köpeklerle dolu olduğuna inandı.
Bir süre sonra, bir başka köpek gelip dağa tırmandı. O da tapınağın merdivenlerinden çıkıp "Bin Aynalı Tapınak"a girdi. Tapınağın bin aynalı salonuna geldiğinde bin tane köpekle karşılaştı ve çok sevindi. Kuyruğunu salladı, neşeyle oradan oraya zıpladı, köpekleri oynamaya çağırdı. Bin köpek de kuyruğunu sallayıp, neşeyle zıplayıp onu oyuna çağırdılar... Bu köpek de tapınaktan çıktığında tüm dünyanın dost ve sevecen köpeklerle dolu olduğuna inanıyordu.

ASLANLAR İLE ÖKÜZLER

Eski zamanların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Yaşarmış yaşamasına, ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazmış onları. Hemen her gün saldırırlarmış sürüye. Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki, bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları. Gerçi bir iki sıyrık alırlarmış, ama yine de boyun eğmezlermiş aslanların zorbalığına.
Gün geçtikce aslanları almış bir kaygı. Tavşan, fare gibi küçük hayvancıklarla beslenir olmuşlar. Git gide güçten düşmüşler. Eee aslan bu, hiç fareyle doyar mı?
"Her halde bize bu otlağı terk etmek düşüyor" demiş aslanlardan birisi. Evet diye tasdik etmiş diğerleri. Nereye gideriz diye düşünürlerken "bir dakika" diye bir ses duymuşlar gerilerden. Herkes dönüp bakmış sesin geldiği tarafa. Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan topal aslan'mış söze atılan.
“Hayır demiş, hiç bir yere gitmiyoruz. siz bana bırakın, ben hallederim bu işi.” İnanmamış kimse ona, ama haydi bir şans verelim ne çıkar diye düşünmüşler. O da almış yanına bir iki aslan ve gitmiş öküzlerin yanına. Beyaz bayrak çekmeyi de unutmamış. Öküzlerin lideri olan boz öküz başta olmak üzere beş iri kıyım öküz yaklaşmış onlara. Sormuşlar ne istediklerini. Topal aslan başlamış konuşmaya. Bir yandan da boz öküz'ün sivri ve kocaman boynuzlarına bakıp ürperiyormuş.
Saygıdeğer öküz efendiler? diye başlamış lafa. Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Biliyorum, sizleri çok defa incittik, kim bilir kaçınızda pençemin izi vardır. Ama inanınız bunların hiç birini isteyerek yapmadık. Biliniz ki biz aslanlar, barışçı bir milletiz. hele öküzlerle hiç bir alıp veremediğimiz olamaz. Evet, size defaatle saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden. onun rengi öyle sizinkiler gibi değil ki. gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Onu gördük mü ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz ve sürünüze zarar veriyoruz. Yoksa bizim sizinle hiçbir alıp veremediğimiz yok. Onun yüzünden hepiniz zarar görüyorsunuz. bir türlü rahat rahat otlayamıyorsunuz, belki geceleri bile kükrememiz uykunuzu kaçırıyor. Bunların hepsi sarı öküz'ün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun, biz de barış içinde yaşayalım" demiş.
Boz öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş. Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife. bir tek yaşlı benekli öküz olmaz demiş, ama kimseye dinletememiş sesini. Zavallı sarı öküz, kurban edilmiş aslanlara. Hepsi birden saldırmışlar zavallı öküzün üzerine bir ikisini fırlatmış üstünden, ama bitkin düşmüş az sonra. çırpınmış, haykırmış, yardım istemiş, yalvarmış, ama yokmuş onu işiten. Diğerleri üzülmüşler üzülmesine, ama elden ne gelir ki. Bütün sürünün selameti için gerekliymiş bu. Gerçekten de günlerce sürüye hiçbir saldıran olmamış. Huzur içinde geçer olmuş günleri.
Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki. Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra. Acıktık demişler topal aslan'a, daha bir kaç hafta bile geçmemişken. o da yine almış yanına bir kaçını, bir defa daha gitmiş boz öküz'ün yanına. "Selam diye girmiş söze. Gördünüz ya, biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Doğru kararınız için sizi bir daha kutlamak isterim. Siz de huzur içindesiniz, biz de, ne mutlu. Yalnız buraya bunları söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var.?
"Nedir" demiş boz öküz merakla. Şu sizin uzun kuyruk demiş topal aslan, öyle uzun bir kuyruğu var ki, nereden baksak görünüyor. O kuyruğunu salladıkça bizim de aklımız başımızda gidiyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Halbuki siz öyle mi ya, hepiniz normal kuyruklusunuz. Bir onun suçu yüzünden, korkarım hepiniz zarar göreceksiniz. Gelin verin onu bize, bu konuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve sevgi içinde iki taraf da hayatını sürdürsün.

Boz öküz, yine istişare yapmış sürünün ulularıyla. Yine sadece benekli öküz olmuş karşı çıkan. Hepsi de verelim gitsin demişler. İstişare daha da kısa sürmüş bu defa. Dışlamışlar uzun kuyruk'u sürüden. Saatler sürmüş zavallının çırpınışları ama sonunda o da yenik düşmüş aslanlara. Tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün daha da semirmiş aslanlar. Alabildiğince güçlenmişler. Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar, seyreldikçe seyrelmişler. Aslanlar, küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış. Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış. "verin bize şu öküzü, yoksa karışmayız.." demeye başlamışlar.
Zavallı öküzlerin hayır diyebilecek güçleri kalmamış hepsi birer birer can veriyormuş aslanların pençesinde. Boz öküz de aralarında olmak üzere bir kaçı kalmış en sona. "Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu harbi aslanlara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük" diye sormuş biri boz öküz'e.
Biz demiş boz öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek, sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik bu harbi.

CAM HAVUZDAKİ KÖPEK BALIKLARI

Bir köpekbalığı aç bir halde akvaryuma konur. ardından aynı akvaryuma bir de küçük balık konulur. küçük balığı farkeden köpekbalığı hemen saldırıya geçer. ama kafasını ne olduğunu anlayamadığı sert bir cisme çarpar. deneyi yapan uzmanlar iki balığı cam bir bölmeyle birbirlerinden ayırmışlardır! köpekbalığı her girişiminde tekrar tekrar kafasını cam bölmeye çarpar. tanımlayamadığı bir cisim sürekli hedefine ulaşmasına engel olmaktadır. en sonunda bizim köpekbalığı çabalamaktan vazgeçer. çünkü ne yaparsa yapsın küçük balığı yakalayamayacağına kendini inandırmıştır.
deneyin ikinci aşamasında bilim adamları iki balığın arasındaki bölmeyi kaldırır. artık köpekbalığının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. ama şimdi ise köpekbalığı açlıktan ölebilecek olmasına rağmen küçük balığı yakalamak için hiçbir hamle yapmaz! bilim adamları küçük balığı akvaryumda bizim enayinin olduğu tarafa doğru iterler ama nafile... köpekbalığı ısrarla yemek için saldırmaz. sonuç nedir? bizimki her denemede başarısızlığa uğradığı için deneme cesaretini kaybetmiştir yine başarısız olacağını beklediğinden yeni bir hamlede bulunmamaktadır.

KARTALIN YANİDEN DOĞUŞU

Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır. Kartalın yaşı 40′a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya
vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer.
Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.

Kendi yaşamımızda sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalırız. Zafer uçuşunu sürdürmek için, bize acı veren eski alışkanlıklarımızdan, geleneklerimizden ve anılarımızdan kurtulmak zorundayız. Ancak geçmişin gereksiz safhasından kurtulduğumuzda, deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlardan tam olarak yararlanabiliriz.

Alıntı

Darbı mesel..örnek getirme ,kıssa kurani bir metoddur ve üstadda risalelerde hemen hemen her konuda hikayelerle örnekleme yapar.Bu konuların daha iyi anlaşılmasını sağlar.Bu anlamda kainattan örnekler can alıcı olur diye sizlerle paylaşayım dedim.Benim siteye yani kutlu-foruma koyamadım aklıma burası geldi
istifade edilir ümidiyle
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sohbetlerde Hikaye Örneklemeleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
(¯`·._.·İslam Yolu·._.·´¯)  :: İSLAM YOLU EDEBİYAT :: Hikayeler Ve Edebi Yazılar-
Buraya geçin: