HİÇBİRİ GÖZÜMDE YOK
Resûlullah gördüğü her kavme kabîleye
Varıp bildiriyordu (Hak Ma’bûd birdir) diye.
Ve onlara derdi ki: (Ediniz bana yardım.
Ki Allahın dînini kullara anlatayım.)
Ve lâkin hiçbir kimse îmâna gelmiyordu.
Himâye ve yardıma kimse yanaşmıyordu.
Ayrıca yaparlardı türlü zulüm işkence.
Böyle sıkıntılarla geçerdi gün ve gece.
Her nereye gitseydi görüyordu eziyyet.
Kime ne söyleseydi işitirdi hakâret.
“Zeyd bin Hârise”ile islâmın teblîğine
“Tâif”e gittiyse de hakâret gördü yine.
O alçak Tâifliler Onu yuhâladılar.
Gençleri toplıyarak hattâ taşa tuttular.
Mübârek bacakları incinip yaralandı.
“Zeyd”in başı yarılıp kanlar içinde kaldı.
Kalbi çok incinmişti o gün Tâif ehline.
Üzgün ve yorgun hâlde Mekkeye döndü yine.
Her yeri düşman idi lâkin "Mekke şehri"nin.
Gidecek bir yer yoktu o gece Resûl için.
Doğruca amcasının kızı “Ümmü Hânî”ye
Gidip çaldı kapıyı ses geldi (Kim o?) diye.
Dışardan seslendi ki: (Amcan oğlu Muhammed.
Misâfir geldim sana kabûl edersen şâyet.)
O kapıyı açarak dedi ki: (Senin gibi
Şerefli misâfire cân fedâ elbette ki.
İnşallah hayır vardır böyle geldin geceden.
Keşke geleceğini bildirseydin önceden.
Bir şeyler hazırlardım ona göre yiyecek.
Ne yazık yok bir şeyim şimdi ikrâm edecek.)
Allahın Sevgilisi teşrîf etti içeri.
Buyurdu ki: (İstemem bu dediğin şeyleri.
Hiçbiri gözümde yok Rabbim görür işitir.
Ona ibâdet için bir yer bana yetişir.)
Ümmü Hânî Resûl'e “Peki” dedi ve hemen
Getirip arz eyledi Ona “İbrik” ve “Leğen”.
Gelen bir misâfire bir ikrâmda bulunmak
Ve onu düşmanların zararından korumak
Arapların nezdinde en şerefli ve büyük
Vazîfe sayılırdı hattâ bir yükümlülük.
Bir evde misâfire zarar ziyân olması
O ev sâhibi için olurdu yüz karası.
Ümmü Hânî düşündü: “Bunun düşmanları var.
Öldürmek istiyorlar hattâ Onu düşmanlar.
O hâlde şerefimi muhâfaza edeyim.
Onu sabâha kadar koruyup gözeteyim.”
Alarak babasının kılıcını ânında
Dolaşmaya başladı evinin etrâfında.
Allah"ın Sevgilisi" o gün çok incinmişti.
Kâfirlerden çok azar hakâret işitmişti.
Abdest alıp başladı Rabbine yalvarmaya.
Mübârek gözlerinden başladı yaş akmaya.
Ve kulların îmâna gelmesi için dahî
Duâ edip Rabbine yalvardı bizâtihî.
Lâkin yorgun üzgün ve çok açtı geldiğinde.
Hemen uyuyuverdi hasırın üzerinde.