Yükünü Bırak da Geç

Konu: Yükünü Bırak da Geç Çarş. Nis. 28, 2010 10:39 am

Bir Hak dostu Yükünü Bırak da Geç Virgul

ibret nazarıyla seyrettiği bir manzaradan hareketle insanoğlunun ihtirâsını şöyle ifâde buyurur:
“Bir gün bir ağacın altında oturmuş dinleniyordum. Bir karınca dikkatimi çekti. Kendinden hayli büyük bir ekmek kırıntısını yüklenmiş Yükünü Bırak da Geç Virgul

sürükleye sürükleye götürüyordu. Bazen bir su birikintisiyle karşılaşıyor ve etrafından dolaşıyor Yükünü Bırak da Geç Virgul

bazen de otlara takılan ekmeğin ucunu kurtarmak için didinip duruyordu. Ama ne ekmek parçasını bırakıyor Yükünü Bırak da Geç Virgul

ne de rahatça taşıyabilmek için ekmeği ufaltıp küçültmeye râzı oluyordu. Bu şekilde o sıcak günde Yükünü Bırak da Geç Virgul

bu ekmek parçasını uzun bir mesafe taşıdı. Nihâyet yuvasına geldi. Lâkin yuvasına giden koridor küçük Yükünü Bırak da Geç Virgul

taşıdığı lokma ise büyüktü. Binbir zahmetle yuvanın ağzına kadar getirdiği ekmek parçasını bir türlü içeriye sokamıyordu. Ekmeğin etrafında dolaşıyor Yükünü Bırak da Geç Virgul

parçayı döndürüyor Yükünü Bırak da Geç Virgul

öbür tarafından çekiyor Yükünü Bırak da Geç Virgul

ama bir türlü lokmacık yuvaya girmiyordu.
Bu manzara Yükünü Bırak da Geç Virgul

beni

kendi hâlimi düşünmeye sevk etti. Bir ömür boyunca istif edip biriktirdiğimiz dünyalıkları Yükünü Bırak da Geç Virgul

nasıl kabir kapısından sokmaya çalıştığımız aklıma geldi. Hâlbuki dünyada biriktirdiğimiz bu eşyânın Yükünü Bırak da Geç Virgul

ziynet ve servetlerin Yükünü Bırak da Geç Virgul

çok daha güzelleri bizi âhiret hayatında bekliyordu. Tabiî Yükünü Bırak da Geç Virgul

eğer daha önceden oraya gönderebilmişsek! Hakk’ın lutfettiği nîmetlerin nasıl sarf edileceğini bilmiş isek!..”
Dünyâ nîmetlerine takılıp kalmak Yükünü Bırak da Geç Virgul

onun fânî ve anlık zevk u safâsı için sonsuz bir saâdet imkânını zâyî etmek gibidir. Tıpkı Yûsuf -aleyhisselâm-’ı kuyuda bulup o ulvî nasîbi üç kuruşluk dünya menfaatine satan gâfil kervancıların hâli gibi:

Alnında nûr-i Muhammedî’yi taşıyan Hazret-i Yûsuf Yükünü Bırak da Geç Virgul

hased sebebiyle kardeşleri tarafından kuyuya atılınca Yükünü Bırak da Geç Virgul

Allâh -celle celâlühû- Yükünü Bırak da Geç Virgul

onu orada helâk etmedi. Şiddetli susamış bir yolcu kervanı Yükünü Bırak da Geç Virgul

içinde su var sanarak kuyuya bir kova saldı. İpe tutunan Hazret-i Yûsuf Yükünü Bırak da Geç Virgul

kova ile birlikte yukarı çıkınca Yükünü Bırak da Geç Virgul

kervancı

susuzluğunu unutuverdi. Karşısında akıllara durgunluk veren bir güzellik görerek hayret ve dehşetler içinde kaldı. Ancak gâfil kervancı Yükünü Bırak da Geç Virgul

bu güzelliğin mânevî cihetine intikâl edemedi. Onun maddesine takıldı ve gâfilâne bir şekilde az bir dünyevî ücretle onu elinden çıkarmayı tercih etti. Aynen Leylâlara takılı kalıp ilâhî vuslata eremeyenler gibi...

Hâlbuki kuyudan su çekmeye giden adamın Yükünü Bırak da Geç Virgul

karşısında Hazret-i Yûsuf’un güzelliğini görünce suyu da Yükünü Bırak da Geç Virgul

kuyuyu da unutması ve karşılaştığı bu büyük ilâhî tecellî karşısında kalbindeki gaflet perdesini yırtıp hayret ve dehşet içinde kalması icab ederdi. Yazık ki Yükünü Bırak da Geç Virgul

o aklı kıt adam Yükünü Bırak da Geç Virgul

Hazret-i Yûsuf’tan elde edeceği az miktardaki ve geçici dünyevî menfaate aldandı. Eline geçen imkânı ahmakça hebâ etti. Çoğu verip azı aldı.

Mevlânâ Hazretleri Yükünü Bırak da Geç Virgul

hayatını fânî ve izâfî varlıklar peşinde zâyî ederek âhirete eliboş gidenlerin hamâkatini şöyle ifâde eder:

“Dünyâya gönül verenler Yükünü Bırak da Geç Virgul

tıpkı gölge avlayan avcıya benzerler. Gölge Yükünü Bırak da Geç Virgul

nasıl onların malı olabilir? Nitekim budala bir avcı Yükünü Bırak da Geç Virgul

kuşun gölgesini kuş zannetti de Yükünü Bırak da Geç Virgul

onu yakalamak istedi. Fakat dalın üzerindeki kuş bile bu ahmağa şaştı kaldı.”

Meşhur kıssadır:

Hak dostlarından Behlül Dânâ Yükünü Bırak da Geç Virgul

hikmetli ve ibretli sözlerle devrinin insanlarını Yükünü Bırak da Geç Virgul

bilhassa Halife Hârun Reşid’i îkaz etmeye çalışır Yükünü Bırak da Geç Virgul

hakîkat perdelerinin aralayarak sık sık mânevî dersler verirdi. Halife de onun bu hâlini sever Yükünü Bırak da Geç Virgul

saraya girip çıkmasına müsâade ederdi.

Behlül Dânâ Yükünü Bırak da Geç Virgul

uzun bir süre saraya uğramadı. Karşılaştıklarında Hârun Reşid Yükünü Bırak da Geç Virgul

merakla sordu:

“–Behlül Yükünü Bırak da Geç Virgul

çok oldu görünmedin Yükünü Bırak da Geç Virgul

nerelerdeydin?”

Behlül:

“–Bana cehennemi gösterdiler Yükünü Bırak da Geç Virgul

oradaki vaziyeti seyrettirdiler.” diye cevap verdi.

Hârun Reşid bu cevâba şaştı kaldı:

“–Nasıl girdin oraya Yükünü Bırak da Geç Virgul

ateş seni yakmadı mı?” dedi.

Behlül Dânâ Yükünü Bırak da Geç Virgul

halifeyi dehşete düşüren şu cevâbı verdi.

“–Hayır Yükünü Bırak da Geç Virgul

orada hiç ateş görmedim. Çünkü herkes ateşini dünyadan kendisi getiriyormuş!..”

Dünyâda insanoğlunu saran nefsânî arzuların câzibesi Yükünü Bırak da Geç Virgul

hakîkatte ebedî hayatı azap faslına çeviren ateş parçalarından başka nedir?

Bu dünyâdan âhirete gönderdiğimiz her şey bizim Yükünü Bırak da Geç Virgul

türlü meşakkatlerle biriktirip burada bıraktıklarımız ise dünyanın ve mirasçılarımızındır.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’tan gelen bir rivâyette buyrulur ki:

“İnsan öldüğü zaman melekler: «–Ne getirdi?” derler Yükünü Bırak da Geç Virgul

insanlar ise; «–Ne bıraktı?» derler.” (Beyhakî Yükünü Bırak da Geç Virgul

Şuabü’l-Îmân Yükünü Bırak da Geç Virgul

VII

10475)

Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün ashâbına:

“–Hanginize mirasçısının malı Yükünü Bırak da Geç Virgul

kendi malından daha sevimlidir?” diye sordu. Ashâb:

“–Yâ Rasûlallâh! Hepimiz Yükünü Bırak da Geç Virgul

kendi malımızı daha fazla severiz.” dediler.

Bunun üzerine Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Kişinin kendi malı Yükünü Bırak da Geç Virgul

hayır yaparak önceden (âhirete) gönderdiği Yükünü Bırak da Geç Virgul

mirasçılarının malı ise Yükünü Bırak da Geç Virgul

harcamayıp geride bıraktığıdır!” buyurdular. (Buhârî Yükünü Bırak da Geç Virgul

Rikâk

12)
Bu hakîkati bizzat yaşayışıyla da tâlim eden Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in âilesi bir koyun kesmişlerdi. Birçok infaktan sonra Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ondan geriye ne kaldığını sordu. Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-:

“–Bize sadece bir kürek kemiği kaldı.” dedi.

Bunun üzerine Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Desene (yâ Âişe) Yükünü Bırak da Geç Virgul

bir kürek kemiği hâriç dağıttıklarımızın hepsi bizim oldu!” buyurdular. (Tirmizî Yükünü Bırak da Geç Virgul

Kıyâme Yükünü Bırak da Geç Virgul

33)
O hâlde mü’mine düşen Yükünü Bırak da Geç Virgul

malın-mülkün iki uçlu bir bıçak gibi olduğu gerçeğini unutmamaktır. Yâni nîmetler Yükünü Bırak da Geç Virgul

hayra da

şerre de kullanılabilir. Terbiye olmamış ham nefsin nîmetleri gâfilce sarf etmesi Yükünü Bırak da Geç Virgul

o bıçağı kaydırıp yanlışlıkla insanın can damarını kesmesi gibidir. Hâlbuki nîmetleri nefse mâl etmeyip vâsıta hükmünde tutmak zarûrîdir. Zîrâ âyet-i kerîmede:
“Nihâyet o gün (dünyada yararlandığınız) nîmetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (et-Tekâsür Yükünü Bırak da Geç Virgul

8) buyrulur.
Velhâsıl Yükünü Bırak da Geç Virgul

Allâh’ın lutfettiği nîmetleri nefsine mâl edenlere ne yazık! Nîmetleri Hakk’a vuslatın bedeli olarak kullanabilen mü’minlere de ne mutlu!

Dünyâ malına aşırı düşkünlük Yükünü Bırak da Geç Virgul

hayâtı bu dünyadan ibâret görüp âhireti unutma gafletinin neticesidir. Kâfirler ve fâsıklar Yükünü Bırak da Geç Virgul

kıyâmetin o dehşet dolu gününde karşılaşacakları azaptan kurtulmak için dünyadayken sâhip oldukları her şeylerini Yükünü Bırak da Geç Virgul

hattâ kat kat fazlasını vermeye râzı olacaklardır. Lâkin o gün iş işten geçmiş Yükünü Bırak da Geç Virgul

fırsat elden kaçmıştır. Nitekim bu hâl Yükünü Bırak da Geç Virgul

âyet-i kerîmelerde şöyle bildirilir:

“O gün gökyüzü Yükünü Bırak da Geç Virgul

erimiş maden gibi olur. Dağlar da atılmış yüne döner. Dost Yükünü Bırak da Geç Virgul

dostu sormaz. Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki Yükünü Bırak da Geç Virgul

o günün azâbından (kurtuluş için) Yükünü Bırak da Geç Virgul

oğullarını Yükünü Bırak da Geç Virgul

karısını

kardeşini

kendisini koruyup barındıran bütün âilesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de Yükünü Bırak da Geç Virgul

tek kendini kurtarsın. Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki Yükünü Bırak da Geç Virgul

o (cehennem) alevlenen bir ateştir.” (el-Meâric Yükünü Bırak da Geç Virgul

8-15)

Bir hadîs-i şerîfte de Yükünü Bırak da Geç Virgul

kâfirlerin kıyâmet günündeki bu hâli şöyle tasvîr edilir:
“Kıyâmet gününde kâfir getirilir ve ona Yükünü Bırak da Geç Virgul

«Söyler misin Yükünü Bırak da Geç Virgul

senin dünyâ dolusu altının olsa bunları şu an kendini kurtarmak için fidye olarak verir misin?» denildiğinde Yükünü Bırak da Geç Virgul

«Evet.» cevâbını verir. Bunun üzerine ona: «Senden bundan daha kolayı istendi (fakat bundan çekindin!)» denilir.” (Buhârî Yükünü Bırak da Geç Virgul

Rikâk 49; Müslim Yükünü Bırak da Geç Virgul

Münâfıkîn 52)
Sâlihlerden biri şöyle demiştir:

“Rüyamda kendimi cehennemin köprülerinin üzerinde duruyor gördüm. Oraya büyük bir korku ve endişe ile baktım. Kendi kendime:

“–Bunları nasıl geçeceğim?” derken oradan biri bana:

“–Ey Allâh’ın kulu Yükünü Bırak da Geç Virgul

yükünü bırak da geç.” dedi. Ona:
“–Benim yüküm nedir ki?” dediğimde:
“–Dünyâyı bırak.” diye karşılık verdi. (Rûhu’l-Beyân Yükünü Bırak da Geç Virgul

II

470)
Kalpten çıkarılması gereken dünyânın ne mânâya geldiğini ise Yükünü Bırak da Geç Virgul

Hazret-i Mevlânâ şöyle hülâsa eder:
“Şunu bilesin ki Yükünü Bırak da Geç Virgul

dünyâ; para Yükünü Bırak da Geç Virgul

pul

kadın

giyim-kuşam Yükünü Bırak da Geç Virgul

ticâret değildir. Dünyâ; Yükünü Bırak da Geç Allah

’tan gâfil olmaktır.”
Yâni kalbi meşgûl ederek kulu gaflete düşüren ve Rabbini unutturan her şeyi gönülden çıkarmak îcâb eder.
Rabbimiz bizleri Yükünü Bırak da Geç Virgul

emânet olarak verdiği nîmetleri âhiret sermayesi hâline getirebilen sâlih ve sâdık kullarından eylesin!.. Bizleri kıyâmet günü mahzun ve mahrum bırakmasın!..

Âmîn!

» dünyanin yûkünû ta$imak zormudur?